Bazı kitaplar vardır, öyle macera, entrika ve hareket doludurlar ki bitirdiğinizde, “bundan ne güzel bir film olur” diye düşünürsünüz. “Bundan ne güzel bir kitap olur” diye düşündüğüm bir filme ise şimdiye kadar hiç rastlamamıştım. Hokkabaz’ı seyrederken filmden bir kitap okurmuşçasına zevk almamda en büyük etkenler karakterlerin derinlemesine işlenişi, filme komedi unsurunu ekleyen imkânsız olayların gerçekçi diyaloglarla ustaca dengelenmesi, sembollerin yerinde kullanımları ve en önemlisi filmin verdiği umut dolu mesaj oldu.
Mesleğinin bütün inceliklerini öğrenip icra etmek için çabalamasına rağmen, özellikle babası tarafından “hokkabaz” olarak tanımlanmasına içerleyen bir sihirbaz ile, ona sahnede yardım eden çocukluğundan beri birlikte olduğu arkadaşının bir “turne” boyunca başlarına gelen, komik olduğu kadar düşündürücü olaylar içinde iki arkadaş, baba ve rastladıkları insanlar, hepimize tanıdık gelebilecek, içlerinde kendimizden de birilerini bulabileceğimiz kişiler. Karakterler film boyunca yaşadıklarından etkilenerek gelişme gösteriyorlar ve baba oğul arasındaki çekişmeli olduğu kadar üstü örtülü sevgi ilişkisi filmin sonunda ikisinin de bunu fark etmesiyle noktalanıyor.
Filmin en büyük başarısı komedi ile zaman zaman trajik sonuçlara yol açan gerçekçiliğin dengesini, hiçbirinde aşırıya kaçmadan, çok iyi sağlaması. Bir sihirbazı seyrederken ya bir şeyler ters giderse korkusunu duyduğumuz hemen her şey filmde gerçekleşerek bizi bir yandan kahkahalarla sarsarken, arkasından bunu dünyanın en mantıklı ve olağan şeyi imiş gibi gösteren sahneler ve konuşmalar yerimizde sakin bir şekilde oturmaya devam etmemizi sağlıyor.
Sembollerin iyi seçimi ve film boyunca değişik sahnelerde kullanımı filmi bir kitap olarak algılamama yol açan nedenlerin arasında önemli bir yer alıyor. Etraflarında dolaşan kötülükleri görmeyen iki nahif arkadaşın, kalın camlı gözlükler takmaları ve bunlardan kurtulmak için lazer ameliyatı olmayı hayal etmeleri ile gözün görmemesi teması bir sembol olarak çeşitli sahnelerde karşımıza çıkıyor. Bazen sihirbaz kahramanımız gözlüklerini çıkartarak etrafı neredeyse hem fiziki hem de mecazi anlamda tamamen görmez hale geliyor, bazen de insanların gözlerini dört açmaları gerektiği fikri, lazer ameliyatı reklamı yapan posterlerde yer alarak bize ulaştırılıyor . Zaman zaman kaybolan ve tekrar beliren iki beyaz güvercin de kaybolduklarında karışıklığı, en son göründüklerinde ise umudun geri dönüşünü simgeliyorlar.
“Bütün yenilgilerimize rağmen, her şeye yeniden başlayabilme gücünü kendimizde bulabiliriz” mesajına birçok kitapta veya filmde daha önce rastlamış olsak da, bunun bize tekrar hatırlatılmasında hiçbir mahsur yok kuşkusuz.